Doğu’nun kadim topraklarında, tarihin ve maneviyatın iç içe geçtiği bir coğrafya var: Ürdün. Belki haritada küçük görünen ama içinde büyük anlamlar barındıran bu ülke, hem gözlere hem gönüllere hitap eden bir yolculuk vadediyor. Ürdün turu, klasik bir gezi olmanın ötesine geçip insanın ruhuna dokunan bir tecrübeye dönüşüyor. Peki, neden bu tura katılmalıyız?
Bu sorunun cevabı, Petra’nın kayalara oyulmuş gizeminde başlıyor. Binlerce yıl öncesinden günümüze ulaşan bu muhteşem şehir, insana doğayla tarihin nasıl iç içe geçebileceğini fısıldıyor. Gül renkli kayalıkların arasında yürürken, yalnızca bir antik kenti gezmiş olmuyorsunuz; adeta zamanın ruhuna dokunuyorsunuz. Ardından rotamız Wadi Rum’a uzanıyor. Çölün derin sessizliği, insanın içine döndüğü bir aynaya dönüşüyor burada. Kızıl kumlar üzerinde batan güneşin altında, yıldızların arasında geçecek bir gece; modern hayatın gürültüsünden uzak, sükûnetle dolu bir nefes gibi…
Ürdün, yalnızca doğasıyla değil, İslam tarihi açısından taşıdığı anlamla da eşsiz. Bu turda, Hazreti Cafer-i Tayyar, Zeyd bin Harise ve Abdullah bin Revaha gibi sahabe efendilerimizin kabirlerini ziyaret ediyor, onların hayatlarını rehberimizin anlatımıyla yerinde dinliyoruz. Her bir ziyaret, sadece bir mezarın başında durmak değil; inancın, sadakatin ve teslimiyetin ne anlama geldiğini yeniden hatırlamak oluyor bizler için.
Bu manevi derinlik, bizi Mute ve Yermuk savaşlarının yaşandığı topraklara taşıyor. Bugün sessiz ve sade görünen bu alanlar, bir zamanlar tarihin seyrini değiştiren mücadelelere sahne olmuş. Rehberimizin anlattığı detaylarla birlikte bu savaşların iç yüzünü, sahabe efendilerimizin cesaretini ve fedakârlığını düşünmek, insanın zihninde değil, kalbinde bir iz bırakıyor.
Ürdün gezisinin bir diğer önemli yönü ise Filistin meselesini bu coğrafyada, bu toprakların tanıklığında dinleme imkânı sunması. Medyada rastladığımız başlıkların ötesine geçerek, tarihsel kökenleriyle, sosyal etkileriyle ve bölgesel yansımalarıyla birlikte meseleyi yerinden anlamak; hem vicdani hem entelektüel bir farkındalık kazandırıyor. Rehberimizin anlatacakları, zihnimizi bilgilendirirken kalbimize de sorumluluk yüklüyor.
İşte bu yüzden Ürdün turu, sadece bir gezi değil. Gidilen yerler kadar hissedilen anlamlar, görülen manzaralar kadar yaşanan duygularla dolu bir yolculuk. Petra’nın büyüsü, Wadi Rum’un sessizliği, sahabe ziyaretlerinin huzuru ve tarihî savaş alanlarının ağırlığı bir araya geldiğinde, insanın içinde yeni bir pencere açılıyor. Bu yolculukta sadece fotoğraflar biriktirmiyorsunuz; ibret, ilham ve idrak dolu anılarla dönüyorsunuz.
Bu tur, yola düşmek isteyen herkes için bir davet aslında. Ürdün, sizi sadece bir misafir olarak ağırlamıyor; sizi kendinize daha yakın kılıyor.
Muhammed Candan